TANKLAR

Tankın Doğuşu

İlk çağlardan beri insanlar darbe tesiri yapacak, dehşet saçacak tahripkar savaş
araçları bulmak için devamlı çaba göstermişlerdir. Bunların çeşitli sonuçlarını,
devirlerinin basit teknolojilerine göre de olsa eski Çinlilerde, Asurlularda, Mısırlılarda,
Romalılarda iki tekerlekli hafif savaş arabaları, kapalı savaş arabaları, orta çağın zırhlı
şövalyeleri ve ağır süvarisi şeklinde görebiliyoruz. Hannibal ve Timur'un filleri de
bugünün tankları gibi kullanılıyordu.

  *Hannibal'ın Savaşçı Filleri
 
Rönesans İtalya'sının meşhur büyük sanatçısı Leonardo da Vinci, üstün hayal
gücü ve başarılı çizimleriyle modern tankın ve zırhlı aracın bir taslağını ortaya
koyabilmiş ve kullanılmasını da aynen şöyle açıklamıştır: “Kapalı, emniyetli ve tahribi
güç savaş arabaları yapıyorum. Bunlar toplarıyla ateş ederek ilerlediklerinde en
kuvvetli düşman safları dahi çözülerek geri çekilmek zorunda kalacaktır. Bunların
arkasından kendi piyademiz emniyetle ve mukavemetsiz ilerleyebilecektir”

 *Leonardo Da Vinci'nin Tasarladığı Oraklı Araba
 
Yüzyıllar boyunca bir çok askeri ve sivil şahıs Leonardo da Vinci gibi kesin
sonuç silâhları yapmaya çalıştılar.

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başladığında taraflar tamamıyla klasik
hareket konseptine bağlı idiler ve o zamana kadar ortaya çıkmış seri ateşli toplar ve
geliştirilmiş makineli tüfekler gibi modern silâhların bu askeri harekât karakterini büyük
ölçüde etkilemeyeceği düşünülüyordu.

1914 yılında savaşa girildiğinde hasım taraflarda bu mücadelenin yıllar, aylar
değil sadece haftalar içerisinde bitirileceğine dair genel bir inanış vardı. Fakat
Fransa'nın kısa zamanda yenilmesini sağlamak amacıyla hazırlanmış olan
SCHLIEFFEN PLÂNI (Şiflen Plânı), yapımcısının istediği şekilde uygulanamayıp
Almanların MARNE' de durdurulması ve Fransa'nın mağlup edilememesi cephede
büyük bir durgunluk yarattı ve İsviçre sınırından başlayıp Manş Denizi kıyılarına kadar
uzanan karşılıklı siper sistemi ile çarpışmalar değişik bir şekil alarak 20 'inci Yüzyılın
ilk büyük savaş gerçeği kendisini gösterdi. Siper harbi ile her iki taraf için çok zayiatlı,
çok kanlı bir dönem başlayarak savaş dört yıl devam etti.

Kasım 1914 sonunda, savaşın başlamasından üç ay sonra İngiliz ve Fransız
zayiatı bir milyon insana yaklaşmıştı. 1915 sonbaharına doğru ise, süvarinin yarma
harekâtı için kullanılmasında ısrar ediliyordu.

Bu görüşlerle 1915 sonuna kadar karşılıklı topçu düellosu ile düşman tahkimat
ve makineli tüfek yuvalarının tahribiyle vakit geçirildi. Bu sırada Yb.Swinton 'un
gayretleri sona yaklaşıyordu. Swinton, Fransa'daki muharebelere katılmış ve harekât
imkânlarını kaybetmiş orduların ataletini, mevzi harbinin insan ve malzeme yutan
müthiş bir ejder olduğunu müşahede etmişti. Onun harpten evvel düşünüp uygulamaya
koyamadığı “Kara Destroyeri” fikrini, Harbiye Nezaretine, generallere kabul
ettirebilmek için mücadelesine Churchill destek olmuştu. Swinton geniş bir mühendis
ve teknisyen kadrosuyla ilk tankın şekil ve evsafını tespit etmiş ve üretime de
geçilmişti.


* İlk Tank Prototipi - Little Willie

Eylül 1915'te ilk tankın tecrübesi Wembly Parkta (Vembli Park) yapılmış ve
tecrübe olumlu sonuçlanmıştı. Şimdi bu cisme bir isim bulmak gerekiyordu. Birçok
isimler teklif edilmiş ve sonuçta gizlilik bakımından en uygun olan TANK ismi uygun
görülmüştür. Bisley'de Siberie Camp (Siberya Kamp) bölgesinde ilk tank eğitim sahası
kuruldu. Mürettebat, ordu birlikleri içinden ve gönüllüler arasından seçildi. Bu
mürettebat ne için seçildiklerini ve geldiklerini bilmiyorlardı. Zira henüz ortada
kullanacakları silâhları yoktu. İlk eğitim programları piyadecilik, makineli tüfek,
haritacılık, motor tekniği ve 6 paundluk topun kullanılması idi. İlk tank “Mark 1”
 eğitim merkezine geldiği zaman gönüllülerin bir çoğu bu cismi gördükten
sonra bu sınıfa geçmeyi reddettiler. Onlar bu biçimsiz demir kitlesinin yürüyeceğinden
bile şüphe ediyorlardı. Bununla beraber ilk teşkilat kurulmaya başlandı ve bu sınıfa
“Motorlu Makineli tüfek” adı verildi. 27 Temmuz 1917 yılından itibaren bu sınıfın adı
TANK olmuş ve bu suretle bugünkü tank sınıfının temeli atılmıştır.
 

* Savaşan İlk Tank - Mark I

Mark 1 Tankı:
Üretim Tarihi : 1915
Mürettebatı : 8 kişi
Silâhları :1 adet 6 paund'luk top, 4 adet Ağ.Mk.Tf.
Zırh Kalınlığı : 6-12 mm.
Uzunluk : 9,75 m.
Genişlik : 4,15 m.
Yükseklik : 2,45 m.
Ağırlık : 31 ton.
Motor : 105 beygir.
Hareket Sıası : 12 mil (53 Galon ile).

 
Tankın İlk Kullanımı:
 
15 Eylül 1916 sabahı Almanlar, mevzilerini çevreleyen sıralar halindeki tel
örgülerin ve ölüm kusan makineli tüfeklerin emniyeti altında ve aşılmaz zannettikleri
mevzilerinde baskına uğramışlardı. Sabahın erken saatlerinde, hafif puslu bir havada, içi
su dolu bir mermi çukurunda, uykusuzluktan ve yorgunluktan bitkin bir halde bulunan
gözcü Fritch'i, bir hadise canlandırmıştı. Gözlerine inanamıyordu. Asap bozan madeni
gürültüler ve yaklaştıkça büyüyen cisimlerin çukur, hendek, çamur, tel örgü dinlemeden
ilerlemekte olduklarını hayret ve şaşkınlıkla seyrediyordu. Derhal telefonuna sarıldı,
gördüklerini anlatmak istedi. Onunla alay ettiler. Nöbet yerini terk ederek gördüklerini
şifahi olarak anlatmak istedi. Onu korkaklıkla itham ettiler. Çaresiz bu ejderhaları
bekledi ve kısa bir süre sonra Fritch ve yüzlerce arkadaşı bu amansız silâhların paletleri
altında can verdiler. Bu insanlar, çamur ve cesetler arasında ilerleyen, harp tarihinde
büyük bir inkılap yaratan yeni bir harp vasıtasıyla; “TANK” ile tanışmışlardı.

İngilizlerin kısmen eğitim ve teşkilatı tamamlanmış iki tank bölüğü Fransa'ya
geçirilmişti. 10 Eylül 1916 günü bu tanklar trenlerle SOMME cephesine yakın LOOP
istasyonuna indirilmişlerdi. Bu istasyon cepheye 10 mil kadar uzaklıkta idi. İndirme
geceleyin yapılmış ve birlik önceden keşfedilmeyen ve bu birlik tarafından bilinmeyen
bir bölgede toplanmıştı. Ertesi gün taarruzun hazırlanması amacıyla bu bölüklerin
komutanları cephedeki kolordu ve tümen komutanlarını ziyaret etmişlerdir.

Maksat düşman durumu ve arazi hakkında bilgi edinmek ve taarruzu
plânlamaktı. Fakat bölük komutanları isteklerini anlatacak ne bir komutan ne de bir
karargâh subayı bulamadılar. Başkomutanlığın emriyle bir konferans gerçekleştirildi.
Muhtelif sınıf subaylarından ve komutanlarından müteşekkil bu konferansta tank
subaylarına piyadenin taarruz ve topçunun destek plânları şifahi olarak anlatıldı ve
tankların piyadenin taarruz saatinden bir buçuk saat önce harekete geçmeleri
kararlaştırıldı. Bulunulan bölge tank subayları tarafından bilinmiyordu. Ellerinde
bölgenin haritası dahi yoktu. Bu şartlar altında tank subaylarının tek yapabildikleri iş
şoförlere görülebilen arazi kısımlarını göstermek olmuştur.
14-15 Eylül gecesi tanklar taarruz mevziine yaklaşmak için toplanma
bölgesini terk ederek bilinmeyen bir arazide güçlükle ilerlemiştir. Birçok tank yolda
arızalanmış ve bu sebeple 49 tanktan ancak 32 tanesi cepheye varabilmişti. Cepheye 32
tankın varışı evvelce 49 tanka göre yapılmış olan plânın değiştirilmesini gerektirmiş ve
17 tank 14'üncü ve 15'inci kolordulara, 8 tank 30'uncu kolorduya verilmiş ve 7 tank da
ihtiyat kuvvetlerine tahsis edilmişti.

Tanklar piyadenin taarruz saatinden bir buçuk saat evvel harekete geçmişti.
Düşman cephesi kısa bir zamanda yarılmış ve birkaç mil geriye atılmıştı. Fakat ne yazık
ki bu ejderlerin de takati burada tükeniyordu; çünkü benzinleri azalmıştı. Bütün bunlara
rağmen, bu ilk tank taarruzu bir tank taktiğinin doğmasına sebep olmuştu.

Her ne kadar bu silâh baskın tesiri yapmış ve ümit edilmeyen az bir zayiatla,
Alman cephesinin sınırlı bir kısmını yarabilmişse de istenilen netice tam olarak şu
sebeplerle elde edilememişti;
  •  Personelin yetersiz eğitim görmüş olması,
  • Tankın hareket sığasının azlığı,
  • Teknik bakımdan kullanma güçlüğü,
  • Tankın kullanılması için bir taktik tespit edilmiş olmaması,
  • Tankın kitle halinde kullanılmış olmaması.

İlk tank taarruzunu müteakip bir çok askeri yazarlar şu ana fikir etrafında
toplanıyorlardı; “İngilizler büyük bir askeri baskın imkânını kaybetmişlerdir. Eğer bu
silâh çok miktarda ve zamanında kullanılabilseydi harbin seyri de değişebilirdi.”

Bu görüşlerin gerçeğe uygun olduğu kabul edilebilir. Ancak tankın ilk
yaratıcısı olan Yb.Swinton'un bu silâhın muharebeye sokulması için bir müddet daha
tatbikatlarda denenmesi düşüncesi İngiliz generallerince kabul edilmemiştir. Generaller:
“Böyle bir silâh dost arazisinde değil, gerçek muharebede ve düşmana karşı tecrübe
edilmelidir” tezini savunarak Yb.Swinton'u susturmuşlardır.
Almanlar ise taarruzdan üç ay sonrasına kadar dahi bu taarruzun tesirinden
kurtulamamışlardı. Böyle bir silâha karşı aynı tip bir silâhla karşı koymak fikrini çok
geç ele aldılar. Almanları buna sevk eden ana fikir, onların harbin birkaç ay içinde
biteceğine inanmış olmaları idi. Bu sebepledir ki Ocak 1918 tarihine kadar hiçbir
teşebbüse geçmemişler ve ancak bu tarihte beş tanklık bir kısmı cepheye sürmüşlerdi.
Hatta bu kısmı teftiş eden Mareşal HINDENBURG “Bu araçların fazla bir iş
yapacaklarını zannetmiyorum. Fakat madem ki bir defa yapılmış tabiidir ki biz de
kullanacağız”demişti. Mareşâlin bu silâh üzerindeki güvensizliği bu sınıfı teşkil eden
Alman mürettebat üzerinde çok kötü bir tesir yapmıştı.

Her ne kadar ilk tank taarruzu kısmen başarılı olmuşsa da sevk ve idaredeki
hatalar ve eğitim noksanlığı bariz bir şekilde göze çarpıyordu. Cepheye varabilen
tanktan piyadeye yol açarak ilerlemelerini sağlamış ve düşman mevzilerinde oldukça
önemli tahribat yapmışlardı. 9 tank taarruz eden kuvvetlere katılmamışlarsa da geride
kalan mukavemetlerin temizlenmesinde büyük işler başarmışlardı. Geri kalan 9 tank
arızalanmış, 5 tanesi de tahrip edilmişti. Görülüyor ki, asıl taarruza katılan 9 tanka
rağmen başarılan iş ve alınan netice oldukça iyiydi. Bu taarruzun sonunda şu teknik ve
taktik sonuçlara ulaşılmıştır;
  • Tank, etkili bir taktikle kullanılmadığı taktirde bu silâh dramatik bir icattan başka bir mana ifade etmez.
  • Tank taktiği geliştirilmeli ve tanklar kitle halinde kullanılmalıdır.
  • Eğitim önemli bir faktör olarak ortaya çıkmıştır. Gerek tank ve gerekse desteklediği birlikler müşterek eğitime tabi tutulmalı ve buna gereken önem verilmelidir.
  • Tank, teknik bakımdan birçok kısımlarıyla ele alınmalı ve geliştirilmelidir.
  • Zırh kalınlığı yeterli değildir.
  • Tankın gerisindeki kuyruklu tekerlekler ağır ve mahzurlu görülmüştür.
  • Tankın hareket sığası çok azdır.
Kaynak: Türk Ordusunda Zırhlı Birlikler - Teoman Engin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder